Pandemide cezaevlerinde kapılar sadece hak savunucularına, gazetecilere ve siyasetçilere açılmadı!
07/08/2020Uluslararası Af Örgütü’nün tarafından yapılan açıklamada, dünyada koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında mahpusları cezaevlerinden tahliye ettikleri için takdir edilen hükümetlerin insan hakları savunucularını tedbirlerin dışında bıraktığı ve halen aktivistleri, gazetecileri ve muhalifleri tutuklamayı sürdürdüğü belirtildi.
Af Örgütü’nün pandemi sürecinde insan hakları savunucularına yönelik saldırıları belgeleyen “Pandemi Döneminde İnsan Haklarını Savunmaya Cesaret Edenler” başlıklı yeni brifing, mahpus tahliye programlarının, kamuoyunda kapsamlı bir biçimde tanıtılmasına rağmen düşünce mahkumlarını korkunç koşullar altında cezaevlerinde tutmaya devam eden Mısır, Hindistan, İran ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu hükümetlere dikkat çekti.
Uluslararası Af Örgütü İnsan Hakları Savunucuları Araştırmacısı Lisa Maracani konuya ilişkin yaptığı açıklamada koronavirüsün, haksız yere cezaevinde tutulan insan hakları savunucuları için fazladan bir cezalandırma olduğunu ve tacizlerin, yargılamaların, hatta öldürmelerin bahanesi olarak kullanıldığını ifade ederek “İnsan hakları savunucularının tahliyelerin dışında bırakılması, hapsedilmelerinin siyasi niteliğine vurgu yapıyor. Örneğin Türkiye’de, temelsiz suçlamalarla tutuklu yargılanan gazeteciler, avukatlar, aktivistler ve muhalif siyasetçiler, hükümetin nisan ayından bu yana 100 binin üzerinde kişinin tahliye edilmesine olanak sağlayan tedbirlerine rağmen cezaevinde. Türkiye hükümetinin hâlâ pandemiden çok eleştiriden korktuğu ortada.”
46 ülkeye dönük araştırmada Türkiye geniş yer aldı
Açıklamada 46 ülkede koronavirüs sürecinde insan hakları savunucularına yönelik saldırıları belgeliyor ve ‘yalan haber’ yasaları, dolaşım sınırlandırmaları, azalan polis koruması ve eleştirilerle ilgili artan tahammülsüzlüğün, dünyanın dört bir yanında yeni baskılara nasıl zemin hazırladığını gösteriyor. Buna sağlık sektöründeki yetersizlikleri kamuoyuna açıklayanlar ve pandemiyle mücadele tedbirlerinin yetersizliğine dikkat çekenlere yönelik baskılar da dahil.
Açıklamanın Türkiye ile ilgili kısmında şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye’de, mahpusların cezaevinden tahliye edilmesine olanak sağlayan tedbirler, tutuklu yargılananları ve terörle bağlantılı suçlardan yargılanan kişileri açıkça tahliyelerin dışında bıraktı. Bu kişiler arasında siyasi aktivistler ve insan hakları aktivistleri, gazeteciler, akademisyenler ve hükümeti eleştirenler yer alıyor.
Basın özgürlüğü ve bağımsız sivil topluma yönelik süregelen baskılar, hijyen koşullarından yoksun cezaevlerindeki kalabalığı azaltmak üzere çıkartılan yeni yasanın, birçok gazeteci, insan hakları savunucusu ve yalnızca insan haklarını savunduğu için cezaevinde tutulan diğer kişilere fiilen ayrımcılık yapmasıyla sonuçlandı.
Hak savunucularının birçoğu, sıklıkla muhalif düşüncelerini ifade etme cesareti gösteren veya hükümete muhalif olduğu varsayılan kişileri hedef almakta kullanılan terör suçlamalarıyla tutuklu yargılanıyor veya haksız yere mahkum edildi.
Bu kişiler arasında, baskıların başladığı 2015’ten bu yana tutuklanan birçok akademisyen, insan hakları savunucusu ve gazetecinin yanı sıra gazeteci yazar Ahmet Altan, Kürt siyasetçiler Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, iş insanı ve sivil toplum aktivisti Osman Kavala da bulunuyor. Selahattin Demirtaş daha önce cezaevinde kalbiyle ilgili sağlık sorunlarını bildirmişti. Her ikisi de 60 yaşın üzerinde olan Ahmet Altan ve Osman Kavala ise Kovid-19’a yakalanma konusunda yüksek risk grubunda yer alıyor.”
Uluslararası Af Örgütü, tüm dünyada insan haklarını savunan ve koronavirüsle bağlantılı bahanelerle taciz edilen, yargılanan, öldürülen veya cezaevine konulan 131 kişi tespit etti. Bu sayı muhtemelen buzdağının görünen kısmı.
Tüm dünyada tablo ağır
25 Mart 2020’de, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri tüm devletleri, COVID-19 pandemisiyle mücadele etmek için “siyasi mahpuslar ile eleştirel veya muhalif görüşleri nedeniyle tutuklananlar da dahil olmak üzere yeterli hukuki zemini olmaksızın tutuklu bulunan herkesi” cezaevlerinden tahliye etmeye çağırdı.
Ancak birçok ülke, insan hakları savunucularını, cezaevleri ve diğer gözaltı merkezlerindeki kabalığı azaltmaya yönelik tedbirlerin dışında bıraktı.
Örneğin Hindistan’da, ayrımcı vatandaşlık yasasına karşı barışçıl protestolara katılan birçok öğrenci ve aktivist halen haksız yere cezaevinde tutuluyor.
Mısır’da hükümet, yalnızca görüşlerini ifade ettikleri için tutuklanan insan hakları savunucularını ve birçoğu son derece muğlak ‘terör’ tanımıyla bağlantılı suçlamalarla tutuklu yargılanan kişileri, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin kaygıların bulunduğu bir ortamda tahliye etmedi.
İran’da yetkililer, 85 bin mahpusu geçici olarak tahliye ettiklerini açıkladı; ancak birçok insan hakları savunucusu, korkunç koşullar altında siyasi nitelikli suçlamalarla hala cezaevlerinde tutuluyor.
Bu kişiler arasında sağlık sorunları yaşayan ve Kovid-19 belirtileri gösteren insan hakları savunucusu Nergis Muhammedi de var. Yetkililer, Nergis Muhammedi’nin cezaevinde tıbbi tedaviye erişimini engellemeye devam ediyor ve 8 Temmuz’da yapılan COVID-19 testinin sonuçlarını bildirmiyor. Bunların yanı sıra İran yetkilileri, salgın döneminde insan hakları savunucularını keyfi olarak gözaltına almayı ve cezaevine göndermeye de devam etti.
Cezaevlerinin halihazırda aşırı kalabalık olduğu diğer ülkelerde de hükümetler, insan hakları savunucularını uydurma suçlamalarla tutuklamaya devam ederek, sorunu ağırlaştırdı ve daha fazla sayıda insanı risk altına soktu.
Örneğin Azerbaycan’da hükümet, onlarca siyasi aktivist, gazeteci ve insan hakları savunucusunun, çoğunlukla hükümetin pandemiyle mücadele şeklini eleştirdikleri için toplu halde gözaltına alınmasını ve yargılanmasını hızlandırdı. Tutuklanan kişiler arasında, asılsız şekilde holiganlıkla suçlanan muhalif aktivist Tevfik Yakuplu ve ülkedeki insan hakları durumuna ilişkin bir rapor yayınlamasından birkaç gün sonra hırsızlıkla suçlanan insan hakları savunucusu Elçin Memed de var.
İnsan hakları savunucularına yönelik toplu gözaltılar, diğer birçok ülkede olduğu gibi Tunus, Fas, Nijer, Zimbabve ve Angola’da da kaydedildi.