Erkek mahlaslı kadın yazarlar – Saime Sultan Uçar
15/02/2020Yazın dünyasında kadının yerine baktığımızda kadınların yazıdan dışlanışının,yazının tarihi kadar eskiye dayandığını görmek mümkün.Bu duruma çözümü edebiyat sahnesine erkek mahlası kullanarak çıkmakta bulan kadın yazarların sayısı ise hayli fazla.
Erkek mahlası kullanan kadın yazarların sayısının çokluğu ve nedenlerinin ortaklığı konuya daha yakından bakma gereksinimi doğuruyor. Bu kadın yazarların eserlerinin yayımlanmama ihtimaline karşı erkek mahlası kullandıkları gibi yayımladığı takdirde bir kadın yazardan çıkmış olan bu eserlerinin erkekler tarafından yoğun eleştiriye,eleştiriden ziyade yergiye maruz kalacağı düşüncesiyle böyle bir yola başvurduklarını görüyoruz.Yayın hayatında yaşayacakları zorlukların yanında okur nezdinde ciddiye alınmamak ve satış kayıgılarından ötürü de erkek isimleri kullandıkları kanısına varmak mümkün.Örnek vermek gerekirse bilim kurgu türünde eserler veren ve 1970’lerde büyük bir çıkış yapan James Tiptree Jr. ’ın 1976’da gerçek isminin Alice Sheldon olduğunu açıklamasıyla kitap satışlarında düşüş yaşanmıştı.
Edebiyat dünyasında eşit şartlarda var olma çabasıyla bir nevi erkek kılığına giren kadın yazarlara daha detaylı bakmak gerekirse listeye en bilinenlerden başlayabiliriz;
Louisa May Alcott
A.M Barnard mahlasıyla eserler veren Alcott özellikle üç kız kardeşi ile birlikte geçirdiği çocukluk yıllarından biyografik izler taşıyan Küçük Kadınlar romanı ile tanınmakta.Gençlik yıllarında kadın hakları ve köleliğin kaldırılması mücadeleleri içinde yer aldı. Bir dönem ailesiyle yaşadığı evinde kaçak bir köleyi sakladığı da bilinmekte.Son yıllarında kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi konusunda ABD çapında yürütülen mücadelenin önde gelen isimlerinden biri olan Alcott Massachusetts’te bir okulun okul aile birliğine oy hakkı ile katılarak eyalet tarihinde bir tür seçme hakkı elde eden ilk kadın oldu.
Bronte kardeşler
Charlotte Bronte,Emily Bronte ve Anne Bronte sırasıyla Currer Bell,Elise Bell ve Acton Bell mahlaslarını kullanan kız kardeşler çok erken yaşta Viktorya döneminde kadın yazarlar dikkate alınmadığı için erkek mahlası ile yazmaya başlamışlar.Bizzat Charlotte Bronte.bu isimleri kullanma konusunda şu yorumu yapmış:’’Kendimizi kadın olarak tanıtmak istemedik çünkü kadın yazarlara ön yargıyla yaklaşıldığına dari bir izlenimimiz vardı,ki o zaman yazma ve düşünme biçimimizin ‘kadınsı’ olarak tabir edilen bir tarzı olduğunu düşünmüyorduk.’’ Kardeşlerin en büyüğü olan Charlotte Bronte en ünlü eseri olan Jane Eyre ile tanındığı gibi vahşi batı terimini yazın hayatına kazandıran ilk kişi.Oxford sözlüğüne göre terimin kullanıldığı ilk metin Bronte’nin Shirley isimli romanı.Emily Bronte’nin ise kaleme aldığı tek roman Uğultulu Tepeler bugün İngiliz edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak anılmakta olup kız kardeşlerin en küçüğü olan Anne Bell ise Agnes Grey romanıyla biliniyor.Kız kardeşlerin 1946 yılında Poems by Currer,Elise and Acton Bell isimli ortaklaşa çıkardıkları bir şiir kitapları da var.
Mary Ann Evans
George Eliot mahlasıyla yazan Mary Ann Evans Viktorya döneminin en ünlü İngiliz yazarlarından.Edebiyat yaşamına eleştirmen ve çevirmen olarak başlayan Evans yazmaktaki amacanın ‘tozlu sokaklardan ve tarlalardan gelen etten kemikten insaların’yaşamlarını yansıtmak olduğunu söylemiştir.Toplamda yedi romanı,onbir şiir çalışması ve bir çok çeviri olan Evans aynı zamanda gazetecilik ve editörlük de yapıyor.Bulunduğu çağda entelektüel kitlenin neredeyse tamamının erkek olduğu dönemde gerek siyasette gerekse felsefede çok aktif bir rol oynuyor.Bütün bu başarılı düşünsel hayatına rağmen adı bunlardan ziyade yaşadığı ilişkilerle anılıyor ve hatta eleştirliyor. Feuerbach’dan yola çıkarak insanın, insan kardeşlerine karşı sorumluluk duyacakları, bu duygu doğrultusunda davranacakları yeni bir hümanizmanın mümkün olup olmadığı sorusunu soruyor ve “evet pekâlâ mümkündür” cevabını veriyor Evans. Evlilik dışı ilişkilerini aynı düşünceler temelinde açıklıyor. Yani iki insan birbirlerini seviyorlarsa kilisenin ya da devletin bunu sözleşmeyle onaylamasına gerek yoktur sonucuna varıyor. ‘Erkeklere özgü’ kabul edilen yazma uğraşını bir erkek ismi alarak sürdürürken ‘kadınlara özgü’ sayılan özellikleri de erkek kahramanlarına yüklemekten geri kalmıyor.Günümüzde bile bazı kesimlerce çok keskin duran bu söylem ve hareketleri 1860’larda açıklıyor ve yapıyor.Cesaret ve özgüveniyle Kadınların özgürlük hareketine büyük katkıda bulunduğu söylemek mümkün.
Nihal Zeynep Yeğinobalı
Süreyya Sarıca, Vincent Ewing mahlaslarını kullanan Yeğinobalı erkek ismi kullanan kadın yazarlara coğrafyamızdan örnek verilebilecek birkaç kadın yazardan biri usta bir çevirmen olarak çok sayıda klasik ve çağdaş edebiyatçının roman ve öykülerini Türkçeye kazandırdı. Vincent Ewing adını koyduğu sözde Amerikalı bir yazarın imzasıyla yazdığı ilk romanını Genç Kızlar adıyla yayımlattı. Bu kitap, yıllarca yeni basımlar yaptı.O dönem bir genç kadının cinsel içerikli yahut çağrışımlı bir roman kaleme alması hoş karşılanmayacağından ve yayımlanması kolay olmayacağından kitap sanki bir çeviriymiş gibi yayımlanmış.Roman sözde çeviri konusunda çokça bilinen bir örnek.
Joanne Rowling
J.K Rowling mahlasıyla yazan yazar,mahlas kullanan kadın yazarlara en güncel ve popüler bir örnek demek mümkün. Harry Potter serisinin yazarı olan Joanne Rowling J.K mahlasını da bu kitabı için alıyor.İkinci bir ismi olmayan Rowling ismi cinsiyetsizleştirmek adına kısaltmak için büyükannesi Kathleen’in ismini kullanıyor.Yazarın bu ismi almasının sebebi kitabın yayımcısının erkek okuyucuların kitabın yazarının kadın olması durumunda kitabı okumaktan,satın almaktan çekineceği yönünde ki düşüncesi olduğu bilinmekte.
Nelle Harper Lee
Bilinen adıyla Harper Lee,kendisine mahlas almış diyemeyiz çünkü Lee başka bir isim almıyor lakin ilk ismini bilinçli ve mahlaslı kadın yazarlarla aynı sebepten kullanmadığı için ‘mış’ gibi yazanlar arasına eklenilebilir bir kadın yazar.Nelle isminin Nellie diye okunacağını düşünerek cinsiyetsiz bulduğu Harper ismini kullanıyor. Bir süre Alabama Üniversitesi’nde hukuk okudu ama mezun olmuyor. 1960 yılında başyapıtı Bülbülü Öldürmek’i yayımlanan yazar, bir yıl sonra bu romanla Pulitzer Ödülü aldı.Hukuk fakültesinden mezun olmayan Nelle Harper Lee’nin Bülbülü Öldürmek kitabıyla bir adalet dersi vermiş olması da yazarın hayatında gözden kaçmayacak detaylarda biri.Daha sonra bu ilk ve uzun süre tek olan romanının ardından aslında daha önce yazdığı ve editörün müdahalesiyle değişime uğrayan ve Bülbülü Öldürmek halini alan kitabının ilk versiyonu olan Tespih Ağacının Gölgesinde kitabı yayımlandı.Lee bu iki kitap dışında birkaç deneme haricinde yazı yayımlamadı.
Yazın dünyasında ‘mış’ gibi yazan kadın yazarlar yukarıdaki isimlerle sınırlı değil elbette.Bu isimler az çok herkesin duyduğu,bildiği romanların yazarları olmalarıyla,bizimle aynı yüzyılda olmalarıyla,aynı coğrafyadan olmalarıyla ve bu sebeplerle durumunun evrenselliğini ve güncelliğini daha iyi anlamak adına harmanlanan bir liste.Yukarıda yalnızca çok küçük bir kısmının bulunduğu erkek mahlaslı kadın yazarlardan,onların yaşantısından ve söylemlerinden yola çıkarak özetlemek gerekirse yüzyıllardır süre gelen ve geçerliliğini günümüzde de hala koruyan,her alanda olduğu gibi,Edebiyat alanında da cinsiyet eşitliğinin olmadığını söylemek mümkün.