Faşistlerin arasında bir komünist, komünistlerin arasında bir eşcinsel: Pier Paolo Pasolini
05/03/2021“Diri diri yakılan,
Bir kamyon lastiği altında ezilen
Çocuklar tarafından bir incir ağacına asılan
Ama hala alınacak yedi, sekiz canı bulunan
Bir kedi gibiyim.
Çünkü ölüm,
Başkalarıyla iletişimde bulunamamak değil,
Anlaşılamamaktır başka insanlar tarafından.“
(Pier Paolo Pasolini–Poesla in Forma di Rosa)
İki dünya savaşı arasında İtalya’nın Bologno kentinde dünyaya geldi Pasolini. Piyade subayı babası ve öğretmen annesi ve ileriki zamanlarda Osoppo partizan birliklerine katılıp Porzus’ta katledilecek olan kardeşi Guido ile şehir şehir gezerek kendi deyimiyle ‘tam bir göçebe gibi, hiçbir zaman yerleşik mekanı olmayan’ bir çocukluk geçirdi. Üniversite yıllarında arkadaşlarıyla birlikte sol çevrelerin gazete ve dergilerinde yazılar yayımladı. Siyasal kimliği hem filmlerinde hem de hayatında hep önemli rol oynadı Pasolini’nin. Kardeşinin ölümü onu derinden etkiledi ve 1971 tarihinde Vie Nuove adlı komünist dergisine okuyucuların ısrarlarıyla Guido’nun ölümü üzerine konuştu:
Olay birkaç kelimeyle anlatılabilir. Annem, kardeşim ve ben Bolonya’dan çıkartıldık ve Fruili’de Casarsa’ya döndük. Kardeşim Pordenone’de yüksekokula başladı. 19 yaşında direnişçilere katıldı. Ben ondan birkaç yaş daha büyüktüm, antifaşizmi ona ben aşılamıştım, çok küçük yaşlardan beri içine doğduğumuz bu dünyanın komik ve saçma olduğunun da farkındaydım. Ben daha Marks’ı bile okumamıştım, ancak bazı arkadaşlarımız Guido’yu aktif direnişe sürüklediler. Birkaç ay sonra da Guido cephede savaşmak için dağlara çıktı. Graziani’nin herkesi silah altına çağırması, Guido’nun direnişe katılmak için motivasyonu ve anneme söylediği bahanesi oldu. Onu tren istasyonuna ben götürdüm, şiir kitaplarının altında bir silah saklıydı, kucaklaştık, bu onu son görüşüm oldu.
Guido, dağlarda Yugoslavya ile Friuli arasında aylarca çok sert çatışmalara katıldı. Venedik-Giulia hattındaki Osoppo birliğine kaydolmuştu. Garibaldi birliği de o bölgedeydi. Bunlar korkunç günlerdi. Annem, Guido’nun bir daha asla dönmeyeceğini biliyordu. Faşistlerle Almanlar arasındaki çatışmalarda şimdiye dek yüzlerce kez ölmüş olabilirdi; zira o zayıflığa veya boyun eğmeye pabuç bırakmayacak kadar cömert ruhluydu. Ama tabii ki çok daha trajik şekilde ölecekti.
Venedik-Giulia hattı, Yugoslavya sınırındaydı ve bilindiği gibi o zamanlar, Yugoslavya tüm bölgeyi ilhak etmek istiyordu. Ama her ne kadar sosyalist de olsa Guido tamamen İtalyan olan bu toprakların, Yugoslav milliyetçiliğine düşmesine razı gelemezdi. Buna karşı çıktı ve savaştı.
Onun ölümü bugün bile kalbimi acıtan bir şekilde gerçekleşti. Aslında kendisini kurtarabilirdi. Arkadaşlarına ve komutanına yardım etmek için öldü, bugün hiçbir komünist partizan Guido’nun bu davranışını görmezlikten gelemez. Onunla gurur duyuyorum ve bulunduğum yolda onun hatırası, cömertliği ve tutkusuyla ilerliyorum.
İleriki yıllarda kardeşinin ölümü sağcı İtalyanlar tarafından Pasolini üzerindeki baskının bahanesi olarak çoğu kez öne sürüldü. Kendi bulunduğu bölgede daha sonra İtalyan Komünist Partisi’nin kurulmasında aktif rol oynayan Pasolini, sosyal gerçekliğe olan ilgisizliği sebep gösterilerek pek çok komünist tarafından şüphe duyulan ve burjuva kültürüne sempati duyduğuna inanılan biri haline gelmişti. Eşcinsel olduğunu saklamayan Pasolini 1949’da ilk kez cinsel tacizle suçlandı. Bu davanın ardından bir kez daha cinsel taciz davasının açılmasıyla partiden ihraç edildi. Partinin 29 Ekim günü solcu l’Unita gazetesinde yayımlanan açıklaması şöyleydi:
“Şair Pasolini İKP’den ihraç edildi
Pordenone Komünist Partisi teşkilatı, Casarsa’lı Doktor Pier Paolo Pasolini’yi ahlaki çöküntü sebebiyle ihraç etti. İlerici gibi gözüküp aslında çürümüş burjuva değerlerinin yansımaları olan Gide ve Sartre gibi edebiyatçıların, Pier Paolo Pasolini’nin moral çöküntüsüne katkıda bulunan yıkıcı birer örnek teşkil etmiş olduklarını belirtmek isteriz.“
(Ayrıca döneme İKP lideri olarak damgasını vuran Togliatti’nin fikirlerinin 3. Enternasyonal’den ayrılıyor olması ve İtalya için özgün bir yaklaşım geliştirip uzlaşmacı bir yaklaşım geliştirmesi ve Pasolini’nin Gramsci’ye yakın bir duruş geliştirmiş olduğu da biliniyordu.)
Bu süreçten sonra annesiyle birlikte Roma’ya taşındı. İşsiz, parasız ve güvencesizlerdi. O dönemde yazdığı bir mektubunda şöyle diyordu:
“Anlamıyorum, nasıl oluyor da benim suçumdan anneme de bir pay düşüyor? Neyse bu konuda fazla konuşmayacağım, zira gözlerim şimdiden yaşlandı. İki yaşında çocukları olan bir ailenin yanında temizlikçi ve bakıcı olarak işe girdi. Yeni hayatını hiç sorgulamadan, kahramanca göğüsledi. Onu her gün görmeye gidiyorum, baktığı çocuğu biraz gezdiriyorum. Dün benim doğum günümdü.“
Roma’ya taşındıktan sonra hem şiirlerini yayınladığı hem de film sektörüne girdiği süreç başlamış oldu. Pasolini ölümüne kadar 12 film, 8 belgesel, 6 tiyatro oyunu, 9 şiir kitabı, 8 öykü kitabı yayımladı. Ölümü üzerine hala spekülasyonlar konuşulmakta ama resmi kayıtlara göre 2 Kasım 1975’te 17 yaşındaki ‘erkek fahişe’ (kayıtlarda bu şekilde geçiyor) Pino Pelosi tarafından Roma’nın dışındaki Ostia kasabasında cinsel organı parçalanarak ve üzerinden araba ile geçilerek katledildi.
(A.K.-T.S.)