Kitap Tanıtımı: Benjamin Anna’yı Seviyor – Kemal Altunboğa
22/04/2021Çocuklarla üzerine çok az konuştuğumuz konulardan biri “aşk”tır. Sanki çocuklar aşık olamaz, onlar da sevemez gibi. Hep yetişkin dünyamızda unuttuğumuz şey çocukların da bir birey olduğu ve onların da duygularının olduğudur. Genelde “Aşk nedir?” diye sorduklarında ya cevap vermeyiz ya da geçiştirmek için elimizden geleni yaparız. “Ben aşık oldum” dediği zaman yetişkin olarak cevabımız “Sen aşktan ne alırsın?”, “Çocukta aşık olur mu?” olur. Unutmayalım ki çocuklar da sevebiliyor, onlar da aşık olabiliyor.
Çocuk edebiyatında savaş, farklılıklar, doğa sevgisi, engellilik, toplumsal cinsiyet, göç gibi konular çok işlenmesine rağmen “aşk” yadırganan bir konudur ya da aşk konusu çok işlenmemektedir. Bu konuya dair az kitap vardır. Olsa bile okullarda çok okutulmaz, ebeveynler biraz temkinli davranırlar. Benjamin Anna’yı Seviyor, tam da aşkı anlatan bir kitap.
Benjamin Anna’yı Seviyor, çağdaş Alman edebiyatının önemli yazarlarından olan Peter Hartling’in çocuklar için yazdığı bir aşk romanıdır. On yaşındaki Benjamin ile Polonyalı göçmen kız Anna arasındaki aşkı anlatıyor.
Çocukluğu 2. Dünya Savaşı’nda Almanya’da geçen Peter Hartling 1933’te doğmuştur. Savaştan sonra liseyi bitirip gazeteciğe başlayan yazar, pek çok yayın için şiir, öykü ve eleştiri yazıları yazmıştır. Çocuklar için 1975 yılında ilk yazdığı roman Büyükanne, Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü’nü almıştır. Peter Hartling Alman edebiyatına katkılarından dolayı 2003 yılında Alman Kitap Ödülü’ne değer bulunmuştur. Aslanını Arayan Çocuk ve Büyükbaba Taşınıyor kitaplarını yazan yazar, 2008 yılında Hans Christian Andersen Ödülü’ne aday gösterilmiştir.
Peter Hartling’in, özgün adı Ben liebt Anna olan 1979 yılında yazdığı Benjamin Anna’yı Seviyor, 1980 yılında Zürih Çocuk Kitabı Ödülü’nü almıştır. Ne kadar iki çocuğun aşkını anlatan bir roman olsa da Benjamin Anna’yı Seviyor göçmenlik, akran zorbalığı, kültürel farklılık, ırkçılık, işsizlik, arkadaşlık, öğretmen-ebeveyn tutumları gibi bir çok farklı konuyu ele alıyor.
Benjamin Anna’yı Seviyor, kitabını neden yazdığını Peter Hartling şöyle anlatıyor: “Zaman zaman yetişkinler çocuklara şöyle derler: Siz aşkın ne olduğunu henüz bilemezsiniz. Büyüyünce öğrenilir bu. Büyükler bir yığın şeyi unutmuş olmalılar. Sizinle konuşmak istemezler ya da aptal numarası yaparlar. Çok iyi hatılıyoırum, ilk kez yedi yaşında aşık olmuştuım. Kızın adı Ulla’ydı. O, bu kitaptaki Anna değil. Ama, Anna’yı anlatırken, Ulla’yı da düşünüyorum.”
Benjamin hemen dersine oturmadı. Önce gözlerini boşluğa dikti; sonra odasına gidip, resimli hayvanlar kitabını ele aldı. Sonra minik kobay faresini, Fare Trudi’yi beslerdi. Sonra tekrar masaya oturdu. Çantasından matematik defteriyle matematik kitabını çıkardı. Sonra defterini açtı. Sonra dolmakalemini, kurşunkalemini, kurutma kağıdını koydu masaya. Daha sonra biraz uyukladı. Pabuçlarını çıkarıp, mutfak dolabının altına itekledi. Sonra gene burnunu karıştırdı. En sonunda derse başladı. Sorular her zamankinden zor geldi. Kafası başka düşüncelerle dolu olduğundandı herhalde. İşlemleri doğru yapamıyordu. Buna sinir oluyor; ama Anna’yı düşünmeden de edemiyordu.
Benjamin on yaşında dördüncü sınıfa giden bir öğrencidir. Anne- babası ve abisi Holger ile birikte yaşamaktadır. Annesi bir doktorun yanında doktor yardımcılığı yapmakta, babası ise mühendis olarak çalışmaktadır. Abisi Holger on üç yaşında bir okul şampiyonudur. Sorular zor değildir ancak Benjamin sınıflarına yeni gelen Anna’yı düşünmekten dolayı soruları cevaplayamamaktadır. Anna ve matematik kafasının içine karıştığından soruları kolayca çözememektedir. Benjamin Anna’yı ilk başlar da berbat bulsada sonradan ondan hoşlanmaktadır.
Hey Holger, söylesene, aşık olmak nasıl bir şey?” diye usulca sordu Benjamin.
“Bak,” dedi Holger, “insan aşık olunca, hep o kızı düşünür. Karın ağrısı gibi bir şeydir bu. Gerçekten.
Holger için Benjamin yaşça küçük ve bücürükte olsa sevmenin, aşkın yaşı yokturdur. Benjamin için aşk tam da Holger’in dediği gibidir. Benjamin’in karnı kasılmakta, göğsü daralmaktadır. Her yeri ağıramaktadır. Ya da ona öyle gelmeketedir.
Anna dördüncü ders yılının başında gelmiştir sınıfa. Sınıf öğretmeni Bay Seibmann onu bir sabah kapıdan içeri sokup, “İşte yeni arkadaşınız,”demişti. “Adı Anna Mitschek. Ona iyi davranın. Henüz alt aydır Almanya’da. Daha önce ailesiyle birliktePolonya’da yaşıyordu.”
Anna’nın her şeyi komikti. Kot pantolon yerine, eski moda uzun bir elbise giyiyordu. Saçı tek örgülüydü ve çok uzundu. Soluk yüzlü ve sıskaydı; durmadan da burnunu çekiyordu.”
Anna Polonya’dan Almanya’ya gelmiş göçmen bir kız çocuğudur. Hepsi sınıfta kot pantolan giyerken, o uzun elbise giymektedir. Uzun boylu, saçları tek örgülüdür. Burnunu çeken soluk yüzlü, sıska bir çocuktur.
Katja, Anna’yı iğrenç buluyordu. “kokuyor,” dedi. Üstelik doğru dürüst yazmasını bile bilmiyordu. On yaşına gelmiş, hala düzgün yazmay öğrenememiş.”
“O kesinlikle bir Polonyalı, Alman değil,” dedi Katja.
O başka bir ülke de, Polonya’da büyüdü ve okula gitti. Orada, okulda yalnızca Lehçe konuştu. Evde ise, hem Lehçe hem Almanca. Ailesi Polonya’da yaşıyordu; ama aslında Alman’dılar. Sonraya buraya göç etmek için başvurdular. Onlar artık yurtlarında yaşamak istiyorlar. Anna da öyle. Sizse ona zorluk çıkarıyorsunuz.
Anna sınıfta ki diğer çocuklar tarafında dışlanmaktadır, akran zorbalığına uğramaktadır. Anna farklıdır. Anna göçmedir. Anna geldiği ülkede farklı bir dil konuşmaktadır. Ancak burada iki dil arasında sıkışıp kalmaktadır. Anna ne kadar Polonya’dan gelmiş olsa da aslında Alman’dır. Benjamin ve öğretmeni Bay Seibmann tarafından sahiplenilmekte, diğer çocukların zorbalığına karşı korunmaktadır.
Annesiyle babası şaşırmışlardı. Polonya’dan mı? Nasıl olur? “Şu göçmen ailelerden herhalde,” dedi babası. Babasının “şu aileler” deyiş biçimi Benjamin’in hoşuna gitmedi. Onlarla bir daha Anna konusunda konuşmamaya yemin etti; hele Holger’le asla.
Anna’nın babası bir maden işçisidir. Anna altı kardeştir. Babası Polonya’dan Almanya’ya maden ocaklarında çalışmak için gelmiştir. Anna ve ailesi dışlanmakta, ötekileştirilmekte ve ırkçılığa uğramaktadır. Anna yoksuldur ama mutludur.
Benjamin Anna’dan hoşlanmakta ve onu sevmektedir. Hatta türlü komikliklere girmektedir. Maçta korner atmaktan tutunda, süslenmeye kadar. Benjamin ve Anna birbirlerinin aileleriyle tanışmakta, hatta birbirlerini yemeğe bile davet etmeye kadar gitmiştir olay. Uzun yürüyüşler yapmak, kulübelere çağırmak, yan yana uzanıp yatmak ve birlikte çıplak göle girip yüzmeye kadar…
Gerhard Amca sık sık dikiz aynasına bakıyordu. Bir süre sonra, “Biliyor musunuz, ikiniz bir dala konmuş iki yavru kuş gibisiniz,” dedi.
“Sevgiye iki kişi gerek,” dedi Bay Seibmann.
Gerhard amca ve öğretmen Seibmann tarafından iki çocuğun birbirini sevmesi, aşkı bu kadar güzel anlatılabilir. Öğrtemenin sınıf tahtasına önce , “Benjamin Anna’yı Seviyor” yazması daha sonra da onun altına, “Anna Benjami’ni Seviyor” yazması bir yetişkin tarafından iki çocuğun birbirlerini sevmesinin görünürlüğü çok kıymetli, çok değerli.
Günışığı Kitaplığı‘ndan çıkan kitabı Türkçeye Necdet Neydim çevirmiş. Metnin dili sade ve anlaşılır, çevirisi akıcı ve yalın. Benjamin ile Anna arasındaki aşk çok çocuksu. Aşkın bu kadar doğal anlatıldığı Benjamin Anna’yı Seviyor, her çocuğun mutlaka okuması gereken bir kitap. Bütün çocuklar Benjamin ile Anna’nın aşkına tanıklık etmeli.
Yazarın dediği gibi, “Benjamin, bir süre Anna’yı çok sevdi. Anna da Benjamin’i.”