Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri Yulcu: YKS’deki başarısızlık gençlerin değil eğitim sisteminin başarısızlığı
29/07/2020YKS sonuçlarındaki başarısızlığın eğitim sisteminden kaynaklandığını belirten Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri Derya Yulcu, “Eşitsizlikler giderilmedikçe, politika belirleyicilerinin başarısızlığı öğrencilerin geleceğini karartmaya devam edecek” dedi.
Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları ile ilgili istatistikler açıklandı. Pandemi süresince adayların sınavın iptal edilmesi taleplerine rağmen sınav yapıldı. Hiçbir alanda yüzde 50 başarı ortalaması açılmadı. Sınava giren 550 bin öğrenci barajı geçemedi.
40 soruluk Türkçe testinde adayların net ortalaması 14, 20 soruluk Sosyal Bilimler testinde net ortalaması 7,7, 40 soruluk Temel Matematik testindeki net ortalaması 5, Fen Bilimleri testindeki net ortalaması ise 2,6 olarak gerçekleşti.
Öğrenciler 24 sorunun yöneltildiği Türk Dili ve Edebiyatı testinde ortalama 4,7 net yaptı. Adayların, 10 soruluk Tarih-1 testindeki net ortalaması 1,4, 11 soruluk Tarih-2 testindeki net ortalaması ise yine 1,4 olarak belirlendi. Öğrenciler, AYT oturumundaki 40 Matematik sorusundan ortalama 7,5 net çıkartırken, bu sayı 12 soruluk Felsefe Grubu testlerinde 2,2, 14 soruluk Fizik testinde ise 1 olarak kaydedildi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Merkez Kadın Sekreteri Derya Yulcu, salgın ortamında yapılan YKS’nin sonuçlarını ve eğitim sistemini Mezopotamya Ajansı‘ndan Eylem Akdağ‘a değerlendirdi.
Sağlık hakkı riske edildi
Salgında sınavın yapılmaması taleplerine rağmen sınavın yapılmasıyla sağlık hakkının riske atıldığına dikkati çeken Yulcu, “Gençler sınavın yapılmamasını istedi, biz de Eğitim Sen olarak bir kampanya ile destek olduk. Temel mesele yaşam hakkı mücadelesiydi, eğitim daha sonra gelen bir hak. Sağlık hakkı riske atıldı. Burada dayatmacı sistemin eleştirilmesi gerekiyor. Gençlere, çocuklara, bizlerin taleplerine rağmen salgında sınav sisteminin dayatılması ciddi bir eleştiri konusudur. Sınavda mesafe kuralına uyulmadı, sadece maske takıldı. Salgın sürecinde sınav ısrarının sürdürülmesi var olan eşitsizlikleri derinleştirdi. Özel okula giden çocuğun sınava daha iyi hazırlandığı görülürken; işçi, yoksul ailenin çocuğu, çalışmasa aç kalacağı için hazırlanamadı. Sınavda salgının kaygısı ve sınav tarihinin değiştirilmesi, adayları olumsuz etkiledi ve bu da sonuçlara yansıdı” diye belirtti.
Eğitim sisteminin başarısızlığı
Liseye Geçiş Sınavı (LGS) ve YKS sınavlarındaki sonuçların eğitim sistemindeki başarısızlığı ortaya koyduğunu belirten Yulcu, “Bu başarısızlık çocukların ve gençlerin başarısızlığı değil, genel anlamdaki eğitim sisteminin başarısızlığı. 4+4+4 eğitim sistemi, bizim itirazlarımıza rağmen uygulamaya geçildi. 8 yıllık sürede bunun sonuçlarını yaşıyoruz. Sonuçlar eğitimdeki çöküşün fotoğrafını bizlere sundu. İnsanların ana dillerinde eğitim görmemesi, anadilinde sorularla karşılaşmıyor olması da başarısızlığın nedenlerinden biridir. Rekabet daha çok arttırılmak isteniyor. Kimsenin kimseyle yarışmak zorunda kalmadığı sınavsız eğitim sistemi olmalı. Temel hedef, herkesin istediği alanlarda eğitim görmesi olmalı” diye konuştu.
Sınıfı hapsetme
Sınava girenler arasında iş bulamayan üniversite mezunları olduğunu söyleyen Yulcu, “Üniversite işsizlik oranı inanılmaz oranlara çıktı. Ve bu yılda yine YKS’ye girenlerin çoğu üniversite mezunlarıydı. Geçmişte bir nebze de olsa yoksul sınıftan gelen bir çocuk eğitim yoluyla yaşamını değiştirebiliyordu. Öğretmen, doktor, mühendis olabiliyordu. Fakat şimdi şartlar çok daha zor. ‘İşçisin sen işçi kal’ söylemi ile sınıfı hapsetme, sınıfı yok etme politikası yürütülüyor. Özel okullar, özel üniversiteler ile de eşitsizlik arttırılıp, teşvik ediliyor. Mevcut eğitim sistemi çocuklara ve gençlere bir gelecek vaat etmiyor” dedi.
Üniversiteler rant alanına döndü
AKP iktidarıyla üniversitelerin rant alanına dönüştüğünü dile getiren Yulcu, şöyle konuştu: “Üniversiteler AKP iktidarı ile birlikte özelleştirilen, rant alanı olan, öğrencinin müşteri, akademisyenlerin ise akademik nitelik taşımadıkları, bir şeylerin satıldığı yer haline geldi. Aslında artık devlet şunu söylüyor: ‘Ben size eğitim vermiyorum, sağlık hizmeti vermiyorum, sadece istiyorum’ diyor. Bizde şunu diyoruz: Devlet ne işe yarar? Devlet halkını dövmek için mi vardır? Kamusal eğitim, kamusal sağlık hizmeti verilmeyecekse, üniversite mezunu bu kadar genç işsiz varsa, ne yapıyor devlet, bu kaynaklar nereye gidiyor? Zenginin daha çok zenginleştiği, fakirin daha çok fakirleştiği, emeğin sömürüldüğü bir düzeni kabul etmiyoruz.“
Farklılıklara körlük
Eğitim sisteminde farklı dillerin, dinlerin, cinsel kimliklerin görülmediği bir körlüğün olduğuna dikkati çeken Yulcu, “Herkesin Türk, Müslüman ve erkek olması üzerinden yürütülen bir eğitim sistemi var. Bu körlük sınav sorularında Mabel Matiz sorusuyla da açığa çıktı. Ve ÖSYM bu konuda gazete diyemeyeceğimiz, Yeni Akit’e özeleştiri verdi. Ötekileştirici, ayrıştırıcı, toplumsal cinsiyet eşitliliğini ret eden bu yaklaşım çağımıza uygun değil. Bunu yargılıyor ve mücadelesini yürütüyoruz” şeklinde konuştu.
Önce sağlık hakkı
Eğitim Sen’in okulların açılmasına ilişkin bir alan araştırması yaptıklarını aktaran Yulcu, “Bir anket çalışması yapıyoruz. Okullar açılmalı mı, açılmamalı mı? Açılacaksa ne kadar hazır, nasıl koşullar sağlanmalı? Çünkü açıklanan verilerin güvenilir olmadığı kaygısını taşıyoruz. Bir milyon öğretmen ve 17 milyon öğrenciden bahsediyoruz. Bunun üniversite boyutu neredeyse bir buçuk milyon öğretmen ve 20 milyon öğrenci. Biz bu noktada sağlık ve yaşama hakkını savunuyoruz. Eğitim hakkı sonra gelir. Okullar açılacak ama hangi bütçe ile açılacak? Pandemi sürecinde nasıl yürütülecek? Eğitim Sen olarak temel talebimiz ek bütçe. Eğitimin kamusal, bilimsel, laik, demokratik, nitelikli ve anadilinde örgütlenmesi, eğitim-öğretim ortamının var olan eşitsizlikleri giderecek şekilde yapılandırılması aciliyetini koruyor. Aksi halde politika belirleyicilerinin başarısızlığı, öğrencilerin geleceğini karartmaya, onların emeklerini ve haklarını yok saymaya devam edecek” ifadelerini kullandı.