Meksikalı kadınlar grevde: ‘Kadın cinayetleri devlet suçudur’
09/03/2020Evrensel‘den Elif Görgü’nün haberine göre, dünyanın her bir ülkesinde kadınlar, 8 Mart’ta her alanda eşitlik ve adalet için sokaklara çıkarken, Meksikalı kadınlar bu yıl pazar gününe denk gelen 8 Mart’ın yanı sıra iş günü olan 9 Mart’ı da kadınsız gün ilan ettiler ve tüm kadınları greve çağırdılar.
Hem genel olarak toplumsal şiddetin hem de özel olarak kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin oldukça yüksek olduğu Meksika’da kadınların “artık yeter” diyen öfkesi, mahkeme binası ateşe vermeye kadar yükselmiş durumda.
Meksika’nın sosyal demokrat Devlet Başkanı Andres Lopez Obrador ise, temsil ettiği politikanın da bir gereği olarak kadınların öfkesindeki bu sıçramayı anlamak ve taleplerini dikkate almak yerine, kadın hareketi içine sızmış “kirli eller”den söz ederek kadınların kendi hareketlerinin öznesi olduğu gerçeğini bulandırmaya çalışıyor.
Halbuki geçtiğimiz haftalarda sosyal medyada da oldukça paylaşılan bir videoda bir Meksikalı kadın şöyle diyordu: “Her şeyi yakıp yıkmaya hakkım var, çünkü ben kızı öldürülmüş bir anneyim…”
Devlet ne güvenlik sağlıyor ne de adalet
Meksika Devrimci Halk Cephesi (FPR) yöneticilerinden iki genç kadın; Jeanette Estrada ve Elizabeth Mujica, “Kadına yönelik şiddetin bir devlet suçu” olduğuna dikkat çekerek şu bilgileri veriyorlar:
“Meksika’da oldukça ciddi bir şiddet dalgası var. 2019 en şiddetli yıl oldu. Ocak’tan Aralık 2019’a kadar sadece başkent Meksiko’da 128, eyalette ise 318 kadın öldürüldü. Latin Amerika’da en çok kadın cinayetinin meydana geldiği ülkeyiz. Günde 10’dan fazla kadın öldürülüyor. Ayrıca adalet de yok; yargılamalar süresince kadınlar için adaleti garanti altına almak oldukça zor, böylece devlet yetkilileri tarafından çifte mağdur ediliyorlar ve kadınların kaybedilmesi ya da öldürülmesinin gerekçeleri yaratılıyor. Öldürülen kadınların çocukları varsa bunlar korumasız kalıyorlar, devlet ne güvenliklerini ne de çocukların haklarına ulaşımını sağlıyor, kendileri de insani koşullarda geçinemeyen büyük anne-babalarının sorumluluğuna terk ediliyorlar.
“Bu nedenle kadın cinayetlerinin devletin işlediği bir suç olduğunu söylüyoruz, çünkü güvenliği sağlamadığı gibi devlet, cinayetlerin de üzerini örtüyor.”
Kadın protestoları artmasına rağmen hükümetin şiddeti ortadan kaldırmak için ne bir sosyal vaadi ne de net politikası olduğunu söyleyen Jeanette ve Elizabeth, ayrıca, kadın cinayetlerinin giderek daha sadist bir karaktere büründüğüne dikkat çekiyorlar: “Kadın bedenleri parçalanıyor, cinsel olarak istismar ediliyor ve işkenceye maruz bırakılıyor”
Toplumsal şiddet, kadına yönelik şiddeti arttırıyor
Jeanette ve Elizabeth’e göre ülkede yaygın olan organize suçun ve bunun yarattığı şiddetin de kadına yönelik şiddete etkisi var:
“Bazı gazetecilik araştırmaları, organize suçun ülkenin yaşadığı bu sorunun bir parçası olduğunu; eğitime, sağlığa, insana yakışır istihdama, barınmaya, yeşil alanlara sıfır erişim faktörlerinin sorunla birleştiğine işaret ediyor. Yani kadın cinayetlerinin nedeni sadece kadına yönelik nefret değil, haklara erişimi azaltan ve nüfusun büyük çoğunluğunu sömüren sistemdir de. Bütün bunlar kadınlar arasında hoşnutsuzluğu yaygınlaştırdı ve tek bir kadın daha öldürülmesin ve suçlular yargılansın diye protesto için sokaklara çıktılar. Kadınların öfkesine neden olan adaletin olmaması; suç duyurusunda bulunan kadınların ya da kurbanların ailelerinin seslerini duyurabilmeleri ve taleplerinin uygulanması için çok acılı ve yorucu bir süreci geçmeleri gerekiyor, fakat neredeyse her seferinde soruşturmalar rafta kalıyor.”
Kadınlar bıktı, hükümet nedenlerin üstünü örtüyor
Meksika uzun yıllar sonra sağcı bir hükümetten kurtuldu ve kıtadaki eğilimin tersine büyük sosyal vaatlerle gündeme gelen sosyal demokrat bir hükümet iktidar oldu. Ancak Jeanette ve Elizabeth’e göre bu hükümet kadınların taleplerine yanıt verecek bir pozisyonda değil. Şöyle açıklıyorlar:
“Her ne kadar hükümet, kadın ve erkek sayısı açısından eşit bir kabineyle dönemine başlamış ve söylemi de cinsiyet eşitliği lehine olsa da, gerçekte maço, neoliberal ve kapitalist bir hükümet ve hiçbir değişimi temsil etmiyor.
“Sokak eylemlerin çoğunluğu ülkedeki şiddetten bıkmış kadınlar tarafından yapılıyor. Bu nedenle kadınların protestoları eşyaları yakmaya, anıtları boyamaya varan şekilde radikalleşmiş durumda, devlet başkanı ise kadın hareketi içinde ‘kirli ellerin’ olduğunu söyledi, sanki eylemleri yönetenler kadınlar değilmiş gibi ve bu açıklama yanlıştır. Diğer taraftan, devlet başkanı Meksika’da yaşananların ahlaki ve değer yoksunluğuyla ilişkili olduğu söylüyor, halbuki sorunun eşitsiz sistemde olduğu çok açık.”
Meksika’da kadın hareketi radikalleşiyor
Jeanette ve Elizabeth, kadın eylemleri devam edeceğini ve protestoların da radikalleşmeyi sürdürüceğini belirtiyor, ancak hareketin bölünme riski taşıdığını da ekliyorlar:
“Erkeklere hayır diyen bir eğilim de mevcut harekette ve bu kadınları da bölme riskini içeriyor, çünkü sorunun kapitalist sistem değil sadece erkekler olduğu düşüncesini yaratıyor. Şiddetin sadece maçoluktan ve kadın düşmanlığından değil, bizi baskı altına alan ve hepimizi sömüren bu sistemden ve onun devletinin bir sonucu olduğuna dikkat çekilmesi gerekiyor.”
Kadınlar siyasi olarak örgütlenmeli
Bugün için ilan edilen “Kadın grevi” hakkındaki düşüncelerini de sorduğumuz Jeanette ve Elizabeth, grev çağrısının “medyatik etkisi”nin oldukça yüksek olduğunu ve feminist kolektiflerin yanı sıra hükümet kurumlarının, siyasi partilerin, üniversitelerin ve hatta ordu ve çokuluslu şirketlerin dahi grevi desteklediğini ve kadın çalışanlara “grev için izin verdikleri”ni söylüyorlar.
“Sadece iş durdurmak ve ortadan kaybolmak yeterli değil” diyen kadınlar düşüncelerini şöyle dile getiriyorlar:
“Bu ülkede günde 10 kadın cinayeti işleniyor ve Latin Amerika’nın en uzun çalışma saatlerine sahip ülkesiyiz. Sadece iş durdurmak yetmez, kadınlar örgütlenmeye çağrılmalı, meclisler toplanmalı, kadınlar yönetici siyasi roller üstlenmeli; işyerlerinde de daha iyi çalışma koşulları, daha yüksek ücretler, daha kısa çalışma saatleri ile şiddet ve düşmanlığın sona erdirilmesini talep etmeli. Yani mücadele meclisleri, işyeri komiteleri aracılığıyla talepler yükseltilmeli ve harekete enternasyonal ve mücadeleci karakter kazandırılmalı. Bu nedenle kadınlara işyerlerinde örgütlenme çağrısı yapıyoruz; iş durdurmaları, emekçi kadınlar olarak taleplerini yükseltecekleri meclisler ve komite örgütlenmelerini yaygınlaştırmaları çağrısı yapıyoruz. Kadınlara grevin siyasi liderliğini üstlenmeleri; her gün maruz bırakıldığımız sömürü ve baskıyı durdurmak için örgütlü ve devrimci birimler oluşturmaları çağrısı yapıyoruz.”
Kızının katillerinin peşinde bir anne…
Haberin girişinde bahsedilen, “Her şeyi yakıp yıkmaya hakkım var, çünkü ben kızı öldürülmüş bir anneyim” diyen kadın için de şunları söylüyorlar:
“Videodaki kadın Yesenia Zamudio, Meksiko’da üniversite arkadaşları ve bir hoca tarafından öldürülen María de Jesús Jaimes Zamudio’nun annesi. Bir aktivist ve kadın hakları savunucusuna dönüştü. María de Jesús olayında çeşitli tutarsızlıklar mevcuttu ve başlangıçta bir cinayet olarak kayıtlara geçmişti. Ancak, Yesenia Zamudio’nun mücadelesi ve ısrarı sonucunda artık bir kadın cinayeti olarak ele alınıyor ve bu kadın cinayeti ile ilgili 5 kişinin sanık olarak ilan edilmesi bekleniyor.”