“Ben Marksist bir devrimciyim” *
03/03/2020Roma Katolik Kilisesi’nin devrim karşıtı çağrısını reddederek, Nikaragua’nın Sandinist Devrimine hizmet eden, Latin Amerikan’ın en hayranlık duyulan şairi, devrimci rahip Ernesto Cardenal, 95 yaşında hayatını kaybetti. Cardenal’ın ölümünü asistanı Luz Marine Acosta, AP’ye yaptığı açıklama ile duyurdu.
KHK ile 2016 yılında kapatılan Özgür Gündem gazetesi yazarı da olan Ernesto Cardenal Martinez, 1925 yılında 20 Ocak’ta Granada’da doğdu. Zengin bir Nikaragualı ailede doğan Cardenal Managua da ve Kolombiya Üniversitesinde edebiyat okudu. Walt Whitman, Emily Dickinson and Ezra Pound’dan etkilendi. Latin Amerika’nın ve Nikaragu’nın acı tarihini anlattığı kafiyesiz şiirleri ve düşünceleri samimi olan Cardenal, gençliğine duyduğu özlemi hatırlatan, ince ince işlenmiş şiirleriyle ünlendi. Marilyn Monreo’nun 1962’de yatağında nasıl ölü bulunduğunu anlatan ‘Prayer for Marilyn Monroe’ şiiri en ünlü şiirlerindendir. 80’lerde devrimden etkilenen Cardenal, DNA’nın sırlarına ve evrenin kökenine hayran olarak şiirlerini bilimle birleştirmeye başladı. Ölümüne kadar temasını geliştirdi.
İlk kültür bakanı
Eğitimini tamamlayan Cardenal 50’li yıllarda tekrar Nikaragua’ya dönerek, yoksulluğu bitirip sosyal adaleti sağlamayı amaçlayan Marksist kökenli bir Hristiyan hareketin devrimci bir taraftarı oldu. Aynı yıllarda Somoza ailesine karşı yapılan başarısız bir darbeden sonra ülkeden kaçtı.
1960’larda kurulan Sandinist Özgürlük Hareketi’nin ilk destekçilerinden olan Cardenal, tekrar ülkeye döndü. Bir papaz olan Cardenal’in vaazları politikti. Somoza rejimine karşı olan Cardel’in vaazlarından etkilenen bazı öğrenciler gerilla oldular. Kanlı bir devrim sürecinden sonra Sandinistler 1979’da iktidara geldiğinde, Cardenal ülkenin ilk kültür bakanı oldu.
Bakanlığı döneminde, ülke genelinde şiir atölyeleri açan Cardenal, bakanlığın genç yazarlara propaganda içerikli şiirler yazmaları için baskı yapmasını eleştirdi. Cardinal, 1987’e kadar kültür bakanı olarak kaldı. 90 yıllarda Cardenal Sandinist hükümetten uzak durmaya başladı ve son yıllarda, artan otoriter yönetimi eleştirdi.
Papayla karşılaşma
Vatikan, Papa 2. John Paul’ün altında, 1980’lerde özgürlük mücadelesine muhalefetini arttırmıştı. 1983’deki Nikaragua ziyaretinden önce Papa, aktif olarak devrimi destekleyen Cardenal ve 4 rahibin istifasını talep etti. Fakat Sandinist hükümet istifa çağrısını reddederek, Papa’nın ülkeye davetinin hala geçerli olduğunu söyledi. Aylar sonra, papa daveti kabul ederek, Başkant Managua’ya iniş yaptı. Asfalt yolda resmi ziyaretle karşılanan Papa topluluğa karşı eliyle selam verirken, devlet erkanı arasında Cardenal’ı görünce selamı kesti. Diğer rahipler dini kıyafetler giymişken, Cardenal yakasız beyaz bir gömlek giymiş ve kendine özgü şapkası, sık beyaz saçları üzerindeydi. Cardenal, papanın elini öpmek için diz çökerken papa elini çekti ve parmağını kızgın bir şekilde sallayarak bir şeyler söyledi. Daha sonra bir Vatikanlı yetkili, Papa’nın Cardinal’e ‘Kilisedeki yerini açıklığa kavuşturmak zorundasın’ dediğini belirtmişti.
‘Ben tanrıya inanan Marksistim ve bir devrimciyim’
1984’de Cardenal yaptığı bir röportajda, ‘Mesih beni Marx’a yönlendirdi. Papanın Marx’ı anladığını düşünmüyorum. Benim için mucize komünizmdir. Ben tanrıya inanan Marksistim ve bir devrimciyim’ demişti. Verdiği röportaj üzerine Cardenal’in dini statüsü aynı yıl Nikaragua piskoposu tarafından kaldırılır. Cardenal için Sandinist devrim başarısız olmuştu… Bunlara rağmen Cardinal Marksist fikirlerine hep bağlı kaldı. 2015 yılında NYT’a verdiği bir röportajda, “Ben bir Marksistim. Devrim demek; Ben dünyayı değiştirmek istiyorum demek. İncil devrimlerle doludur. Peygamberler devrim mesajı taşıyan insanlardır. Ve biz dünyayı değiştirmek için çapalamaya devam edeceğiz. Bu devrimler başarısız oldu, fakat diğerleri gelecek’ demişti ailesinden hiç kimsenin hayatta olmadığı Cardinal.
*Bu yazı, New York Times Gazetesi’nden Mehmet İnanç tarafından Yeni Yaşam Gazetesi için çevrilmiştir.