Kitap incelemesi: Altı Bardakta Dünya Tarihi – Saime Sultan Uçar
05/02/2020 Kapalı Yazar: Saime Sultan UçarTom Standage’in tarih gidişatıyla ilgili içecekler üzerinden bir perspektif koyduğu Altı Bardakta Dünya Tarihi kitabı tarihe olduğu gibi uygarlıklara da farklı bir merkezden bakıyor. Dünya tarihi bu kitapta sırasıyla bira, şarap, damıtık içkiler, kahve, çay ve kola çağları olarak bölünüyor. Bu altı içki üzerinden kronolojik sırayla bir tarih anlatımı var. Her içeceğin tarihi bir imparatorluğun daha doğrusu bir uygarlık biçiminin yükselişi ve sönümlenişiyle anlatıyor. Bu birbirinden farklı içkilerin üçü alkol, üçü kafein içerse de hepsinin ortak paydası; her birinin antik dönemden bugüne kadar birçok önemli tarihsel dönemin tanımlayıcı içkisi olmasıdır. Yazarında çıkış noktası tam olarak bu olmuştur. Dünya tarihini farklı içkilerin egemen olduğu dönemlere ayırmış olduğunu görüyoruz kısaca bu içeceklere ve beraberinde de ayrıldıkları dönemlere göz atacak olursak; Bira ile başlayan tarih anlatımı şöyle,
İnsanoğlunu modernlik yoluna sokan süreç, tahılın evcilleştirilmesiyle birlikte çiftçiliğin benimsenmesiyle başladı ve bu olay bundan yaklaşık on binyıl önce Yakın Doğu’da gerçekleşti. Buna, biranın basit bir biçiminin ortaya çıkışı eşlik etti. İlk uygarlıklar beş binyıl sonra Mezopotamya ve Mısır’da, büyük ölçekli örgütlü tarımla üretilen bir tahıl fazlası üzerine kurulu iki paralel kültürde doğdu. Bu durum nüfusun küçük bir kesimini tarlalarda çalışmaktan kurtardı ve böylece uzman rahiplerin, yöneticilerin, katiplerin ve zanaatçıların ortaya çıkışını olanaklı kıldı. Ekonominin temeli olan tahıl, ücretlerin ve istihkakların ödenmesi için kullanıldı, ekmek ve bira olarak tüketildi. Dönemin tanımlayıcı içkisi olan bira, ilk kentlerin sakinlerini ve ilk yazılı belgelerin yazarlarını besledi.
MÖ Birinci binyılda antik Yunanistan’ın kent devletlerinde gelişip boy atan kültür; felsefede, siyasette, bilimde ve edebiyatta, halihazırda modern Batı düşüncesinin temelini oluşturan gelişmelere kaynaklık etti. Şarap, bu Akdeniz uygarlığının yaşam kaynağı ve Yunan düşüncesinin yayılmasına yardımcı olan deniz ticaretinin temeliydi. ‘Symposion’ denilen resmi içki partilerinde siyaset, şiir ve felsefe tartışılırdı; bu partilere katılanlar ortak bir tastan sulandırılmış şarap içerlerdi. Şarap içme Romalılar döneminde de yaygınlaşmaya devam etti; şarap ve şarap cinslerinin titiz bir biçimde düzenlenmiş değer sıralaması Roma toplumunun hiyerarşik yapısını yansıtmaktaydı. Dünyanın iki büyük dini, içki konusunda farklı fetvalar çıkardı; Hıristiyan Aşai Rabani ayininin merkezinde şarap vardır; fakat Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden ve Müslümanlığın yükselişinden sonra aynı içki, bizzat doğduğu bölgede yasaklandı.
Roma’nın çöküşünden binyıl sonra Batı düşüncesinin yeniden doğuşu, büyük bölümü Arap dünyasındaki bilginler tarafından korunan ve geliştirilen Yunan ve Roma bilgisinin yeniden keşfedilmesiyle başladı. Bu dönemde Doğu ticareti üzerindeki Arap tekelini, aşmak arzusuyla harekete geçen Avrupalı kaşifler, batıda Amerika kıtasına, doğuda Hindistan ve Çin’e doğru yelken açtılar. Küresel deniz yolları açıldı ve Avrupalı uluslar yeryüzünü paylaşma yarışına girdiler. Bu keşifler çağında, antik dünyada bilinen fakat büyük ölçüde Arap bilginler tarafından geliştirilen damıtma yoluyla elde edilen yeni bir içki yelpazesi öne çıktı. Damıtık işçiler deniz yoluyla yapılan ticaret için son derece elverişliydi; az yer kaplıyorlardı ve dayanıklıydılar. Brendi, rom ve viski gibi damıtık içkiler köle satın almak için para olarak kullanıldı ve özellikle Kuzey Amerika sömürgelerinde popülerleştiler; ABD’nin kurulmasında kilit bir rol oynayacak kadar da siyasal tartışma konusu oldular.
Bu coğrafi genişlemeyi entelektüel genişleme izledi. Batılı düşünürler Yunanlılardan miras alınan inançların ötesine bakıp yeni bilimsel, siyasal ve ekonomik kuramlar geliştirdiler. Bu ‚Akıl Çağı’nın egemen içkisi ise Ortadoğu’dan Avrupa’ya giren gizemli ve moda bir içecek oldu: Kahve. Kahve sunmak için ortaya çıkan işletmeler, alkollü içki satan tavernalardan belirgin bir biçimde farklıydılar ve ticari, siyasal, entelektüel alışveriş merkezleri haline geldiler.
Kahve, zihin açıklığı sağlamaktaydı ve bu durum kahveyi bilim insanları, iş insanları ve filozoflar için ideal içki haline getirdi. Kahvehane tartışmaları bilimsel derneklerin, gazetelerin, mali kurumların kurulmasına yol açtı ve özellikle Fransa’da devrimci düşünceye bereketli bir zemin hazırladı.
Bazı Avrupa ülkelerinde, özellikle İngiltere’de Çin’den ithal edilen çay, kahveye meydan okudu. Çayın Avrupa’daki popülerliği Doğu’ya karlı ticaret yollarının açılmasına yardım etti ve İngiltere’nin ilk küresel süper güç olmasını sağlayan görülmemiş ölçekte sanayileşmesinin ve emperyalizmin dayanağı oldu. Çay, İngiltere’nin ulusal içkisi olarak kendisini kabul ettirdikten sonra, çay arzını sürdürme arzusunun İngiliz dış politikası üzerinde geniş kapsamlı etkileri oldu ve bu politika ABD’nin bağımsızlığına, Çin’in eski uygarlığının zayıflamasına ve Hindistan’da sınai ölçekte çay üretiminin başlamasına katkıda bulundu.
Yapay karbonatlı içkilerin 18. Yüzyıl’ın sonunda Avrupa’da ortaya çıkmalarına karşın, alkolsüz içkiler yüzyıl sonra Coca-Cola’nın icadıyla birlikte çıktılar tarih sahnesine.
Başlangıçta Atlantalı bir eczacı tarafından dinçleştirici bir ilaç olarak tasarlanan kola, giderek, Amerika’nın ulusal içkisine dönüşürken, ABD’nin bir süper güce dönüşmesine yardımcı olan canlı tüketim kapitalizminin de bir simgesi oldu. 20. Yüzyıl’da dünyanın her yerinde savaşan Amerikalı askerlerle birlikte ülke ülke dolaşan Coca-Cola dünyanın en fazla tanınan ve en geniş dağıtımı yapılan ürünü haline geldi. Günümüzde Coca-Cola bir tek küresel pazara doğru yapılmakta olan tartışmalı yürüyüşün bir ikonu durumunda olduğundan bahsediyor.
Özetle yukarıdaki anlatıma sahip olan kitap sıkıcı olarak değerlendirilen insanlık tarihine genel bir bakışın gelebileceği en eğlenceli nokta. Tarihi salt içecekler üzerinden değerlendiriyor olması içeceklerin dünya tarihinin kemiğini oluşturduğu yanılgısına kapılmaya meyil veriyor bu sebeple kitabı içecekler baz alınarak, farklı bir perspektiften bakılan tarih yorumlaması olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır.